Misi

Bursa da Osmanlı mimarisini en güzel yansıtan örneklerden birisi kuşkusuz Cumalıkızık. Ancak onun kadar popüler olmamış başka bir yer ise Misi köyü. Misi, Bursa’nın batısında, Orhaneli yolu üzerinde Nilüfer Çayı’nın kıyısında Uludağ yamaçlarına yaslanmış, etrafı ormanlarla çevrili tarihi bir köy. Günümüzde Nilüfer Belediyesi sınırları içinde Gümüştepe Mahallesi adıyla bilinen köy  Bursa’nın en eski yerleşim yerlerinden, hatta Bursa’dan önce yerleşimin olduğu konusunda görüşlerin olduğu bir köy.

img_5164

Nilüfer Çayı

Heredot’a göre İÖ 1816 lü yıllarda Trakya’dan  Anadolu’ya geçen altı kavimden biri olan Mys’ler, Mysialılar olarak bilinen bir birlik kurmuşlardı. Dünya tarihinde ilk kez batıdan doğuya geçen kavim olarak bilinen Misyalılar, ‘Misipolis’, ‘Misapoli’ ve ‘Eşkel’ adlı üç yerleşim yeri kurmuşlardır. Kutsal dağ ‘Olympos’un (Uludağ) eteğinde kurulan Misi (Misapoli), Hristiyanlık öncesin de de sonrasın da da inançlar merkezi olmuştur.
img_5147İS. 183 yılında Batı Romalıların baskısıyla İstanbul’a, oradan da Bursa’ya gelen Alex adlı bir keşiş, 85 kişilik maiyetiyle birlikte Hıristiyanlığın öncüleri olarak Misi’ye ve bugünkü İnkaya Köyü’ne yerleşmiş. İki kola ayrılan keşişler, Keşiş Dağı olarak adlandırılan Olympos’un eteklerine yayılmışlar. Yörenin gizlenmeye elverişli bir boğaz niteliğinde olması, keşişlerin bölgede yüzyıllarca güçlü bir misyonerlik örgütü kurmalarına yol açmış. Bu dönemde Misi’de bir konsül toplanarak, üç kez yazılmış olan İncil’in ruhu araştırılmış ve Misipoli Manastırı’nda İncil tartışmaları yapılmış. Bu bilgiye dayanılarak, Misi’de, anılan manastırda İncil’in bir nüshasının gömülü olduğuna inanılmaktadır. 

Misi, Bursa’nın fethi öncesi Osmanlılar için de önemli bir merkez konumunda imiş. Orhan Gazi’nin Bursa’yı kuşatma altına almak amacıyla 1316’da Misi’yi fethettiği, burada ve Kestel’de birer kale yaptırdığı belirtilmektedir. Bu dönemde Misi‘nin 10 yıl süreyle geçici başkent olduğu da söylenmektedir.

Kurtuluş Savaşı sonrasında Hristiyan nüfusun terk ettiği Misi, jeolojik özellikleriyle de her dönemde dikkat çekici bir yerleşim yeri olmuştur. Tarih boyunca Batı’dan gelen yolcular, kervanlar İpek Yolu üzerinde bulunan Misi’den geçmiş, burada konaklamış. Yörenin gizlenmeye elverişli  olması ayrıca güçlü bir akarsu olan Nilüfer Çayında geçişe uygun bir boğaz niteliğinde olması nedeniyle tarih boyunca önemli bir yerleşim yeri olmuştur.img_5146

Gümüştepe halkının Rumlar’dan miras kalan uğraşları, ziraat ve bağcılık ve ipek böcekçiliği imiş. İpekçilik günümüzde tamamen yok olmuş Yörenin toprak yapısı şeker oranı yüksek misket üzümlerinin yetişmesine çok uygunmuş. Bu üzümlerden meşhur Misi şarabı yapılmakta imiş. Tarihsel süreç içinde önemli geçim kaynaklarından olan  bağcılık ve şarapçılık ise günümüzde büyük ölçüde yok olmuş, faaliyet gösteren  8  şarap fabrikası sayısı zamanla azalmış ve biz gittiğimizde sonuncusunun da kapanmış-kapattırılmış olduğunu öğrendik.

Bursa gezimiz sırasında yaprakların henüz daha  tam kızıla dönmediği bir ekim günü  Nilüfer çayı üzerindeki köprüden geçerek köye girdik. Hafta içi bir gün olduğundan çok fazla sayıda turist yoktu.Köprüyü geçince caminin, çeşitli dükkânların, kahvehanenin ve arkasında minik bir amfitiyatronun yer aldığı bir meydan bulunmaktadır. Köyün kenarından geçen Nilüfer çayın her iki tarafı çay bahçesi ve lokanta  halinde düzenlenmiş. Dere içerisinde ördek ve kazlar da olurmuş ama bunları biz göremedik.img_5151

Osmanlı dönemindeki oba yaşantısından yerleşik düzene  geçen ilk köylerden biri olan  Misi köyü 1989’da Bursa KTVKK tarafından kentsel sit alanı ilan edilmiş. 150 yıllık geçmişe sahip ayakta kalan bu tarihi yapıların bir kısmı restore edilmiş  halkevi, müze, kreş ve kütüphane şeklinde hizmet verir hale getirilmişler. Bunlardan bir tanesi caminin hemen yanında Nilüfer Belediyesi tarafından yapılmış mavi boyalı bir bina, çocuk kütüphanesi olarak hizmet vermekte. Tabi içerisindeki birikim  sadece çocuklara değil yetişkinlerin de yararlanmasını sağlayacak şekilde.img_5136 Hemen bu binanın yanındaki evin penceresine dikkat ederseniz camın önünde plastik şişeler  ve arkasında da Asiye teyzeyi göreceksiniz. Asiye teyze şişelerde kendi yaptığı elma sirkesini satmakta. Ayrıca yine kendi oyaladığı yemeni ve diğer el emeği işlerini satmakta. Sohbete başlarsanız size çok ilginç hikayeler anlatabilir. Bu yolda yürümeye devam ederseniz hemen sağ tarafta birbirine bitişik düzende, restore edilmiş rengarenk iki katlı tipik evlerin oluşturduğu güzel görüntüler göreceksiniz.Köyün merkezine doğru akan yollardan yamaçlara tırmanırsanız sokak aralarında yine rengarenk evlerin önüne oturmuş sohbet eden teyzeler ve göreceksiniz. Ama ne yazık ki aralarında içinde oturulmayan, kendi kaderlerine terk edilmiş yıkılmak üzere olan yapılar ya da içinde oturulan ancak restore edilmediği için harabe görünümlü binalar hüzün kaynağı oluyor.img_5158

Çok küçük bir köy olduğundan telaşa kapılmadan  tüm detayları sindire sindire incelemek ve fotoğraflamak için vakit sıkıntısı olmuyor. Gezi sonunda eğer yorgunluk hissederseniz  dere kenarında yudumlayacağınız semaver çayı geziden akılda kalabilecek en önemli detaylardan birisi olabilir.

Sonuç ta yolunuz Bursa’ya düşmüş ise ve de niyetiniz gezmek ise Mudanya, Trilye, Cumalıkızık gibi önemli tarihi ve turistik yerler yanında Misi’ye de vakit ayırmanızı öneririm. Misi’nin diğerlerinden farklı tarihi değerlerinin yanında doğal güzelliklerini de değerlendirecek şekilde yapılacak bir gezi programı keyifli bir gün geçirmenizi sağlayacaktır

.Yararlandığım kaynaklar

http://www.mimarlikdergisi.com/index.cfm?sayfa=mimarlik&DergiSayi=381&RecID=2990

http://www.bursadakultur.org/niluferin_tarihi.htm

http://www.sihirlitur.com/gezi/gumustepe/yorum.html






 

 

 

 

Bir cevap yazın