Mudanya-Trilye

Mudanya ismi her gündeme geldiğinde bende mütareke ve mübadele kelimelerini çağrıştırmaktadır. Tarihinin çok eski çağlara kadar uzanıyor olması bir yana Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında önemli gelişmelere sahne olmuş bir kenttir Mudanya. Bilindiği gibi  15 Mayıs 1919’da; Yunan Ordusu’nun İzmir’e asker çıkarması ile başlayan ‘Kurtuluş Savaşı’ 11 Ekim 1922 günü Mudanya’da imzalanan ateşkes’ anlaşması ile fiilen sona ermiştir. Üstelik imzalanan Mütareke ile aynı zamanda işgal altındaki İstanbul ve Edirne’yi de içine alan Trakya da savaşılmadan kurtarılmıştır.

Bir diğer önemli konu ise mübadeledir. Bilindiği gibi 30 Ocak 1923’te TBMM Hükümeti ile Yunanistan arasında ‘Mübadele-i Ahali Mukavelenamesi’ imzalandı. Buna göre; Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Anadolu’da yaşayan Rumlarla Yunanistan’da kalmış Türkler karşılıklı olarak zorunlu  yer değiştirmeye, ‘mübadeleye’ (exchange obligatoire) tabi tutuluyorlardı.  Anlaşmaya göre zorunlu  göç; İstanbul’da oturan Rumlar ile Batı Trakyada ki İskeçe, Gümülcine ve Dedeağaç gibi yörelerde bulunan Müslüman Türkleri kapsamayacak,bunlar oldukları yerlerde yaşamaya devam edeceklerdi.

Bu zorunlu göç ile Anadolu’da yaşayan 1.200.000 civarında Rum ve Yunanistan’da yaşayan 400.000 civarındaki Müslüman’ının zorunlu değiş tokuşu, göç sırasındaki kargaşa kayıp ve ölümler yanında her iki ülkede de siyasi ekonomik ve toplumsal açıdan önemli gelişmelere neden olmuştur.

Bu zorunlu göç ile yüz binlerce kişinin hayatı değişmiş, Zaten bulundukları yerde ikinci sınıf insan muamelesi gören bu insanlar yeni yerleştikleri yerlerde de benzer şeyler yaşadılar ve yine çoğu zaman “yabancı” olarak karşılandılar. Mübadiller bir yandan yeni yaşama uyum sağlamaya çalışırlarken diğer bir yandan da doğdukları toprakların oluşturduğu kimlik ve kültürel değerleri yeni vatanda yaşatmaya çalışmışlardır. Selanik taraflarına göç eden mübadiller halkidiki de yerleştirildikleri yerlere Neo Mudanya ve Trilye isimlerini vermişlerdir.

Mübadillerin meslekleri yaşam biçimleri ve alışkanlıkları konusunda yeterli bilgilerin olmaması onların uygun yerlere yerleştirilmemelerini sağlamış, üretime katkılarını sınırlamıştır. Örneğin Yunanistan’da yaylada yaşayan mübadillerin ovalara, kıyıdan gelen mübadillerin dağlık alanlara yerleştirilmesi, mübadillerin ekonomideki etkinliğini kısıtlamıştır. Belirli işlerde uzmanlaşmış kişilerin bu işlerini yapamayacakları bölgelere yerleştirilmeleri  özellikle tarımsal üretimde ciddi kayıplara neden olmuştur.

Diğer yandan mübadele ile Yunanistan’a giden Rumların büyük çoğunluğu; tüccar, sanayici, sanatkâr, serbest meslek gruplarındandı.Gelenlerin büyük çoğunluğu ise kırsal kesimden di. Bu yüzden bu nüfus değişiminin iki toplum üzerindeki  farklı etkisi sayısal farklılıklardan değil, mübadillerin niteliği arasında da fark olmasındandır. Rum ve Ermenilerin terk etmesi nedeniyle, özellikle bu göçlerin yoğun olduğu yerleşim yerlerinde ticaret ve zanaatla uğraşan pek çok işyeri kapanmış, belirli alanlarda usta bulmak oldukça zor hale gelmiştir.

Mudanya ve Trilye başta olmak üzere Bu bölgede mübadeleden oldukça etkilenmiş özellikle Girit’ten fazla sayıda mübadil Mudanya ‘da Rumların boşalttığı evlere yerleştirilmiştir. Güncel adı Halit Paşa olan bu mahalleyi halk  “Giritli Rum Mahallesi”  olarak adlandırmaktadır. Girit’ten gelen göçmenler: mutfak kültürü ve ot yemekleri yanında el zanaatlarından kunduracılık, terzilik, berberlik, saraçlık gibi meslekleri de getirmişler,  Zeytin, zeytinyağı ve sabunculuk başlıca uğraş alanları olmuş. Bölgede Girit sabunu oldukça meşhur olmuştur.

Yakın tarihimizde bu kadar önemi olan Mudanya yı şimdiye kadar göremiş olmanın haksızlık olduğunu düşündüm ve bir Cuma akşamı yola çıktık. Ulaşım özellikle Osmangazi köprüsü yapıldıktan sonra çok kolaylaştı. Farklı şekillerde ulaşılabiliyor. Bursa da çevre yoluna girilip Mudanya çıkışından çıkılıp 22 km sonra ulaşılabilir ya da Gemlik’ten sonraki Kurşunlu çıkışından da gidilebilir. Bu yol daha yakın olmasına karşın çalışma olduğundan yer yer bozuk zeminlerden gitmek gerekiyor. İstanbul’dan ulaşım daha kolay arabalı ya da hızlı feribotlarla ulaşım mümkün.

IMG_3563

Montania Hotel

İlk girişte klasik şehir görüntüsü karşılıyor. Bu biraz moral bozucu ama biliyorum ki güzellikler detaylarda gizlidir. Hemen eski Gar binasının restorasyonu ile yapılmış olan otele yerleşiyoruz. Montania otel  1849 yılında Fransızlar tarafından yapılmış 2 katlı istasyon binası demiryolu 1948 de kapatılınca depo,gümrük binası olarak kullanılmış, daha sonra yeniden düzenlenerek otel haline getirilmiş. Otel yeri, konumu ve  yapısı mükemmel durumda. Hemen denizin kıyısında ,terası ve iskelesiyle harika konumda. Önce buradaki güzelliği değerlendirmek için terasta kahvemizi içtik. Daha sonra sahilden yürümeye başladık. Montania otelinin yakınında iskele ve iskelenin önündeki meydandaki şehitler anıtı var.Hemen iskelede

IMG_3529

Mütareke evi

n sonra sahil boyunca çok sayıda lokanta var. Ancak sahildeki bu yürüyüş yolu ile deniz ne yazık ki yaklaşık üç yıldır sürdüğü söylenen restorasyon çalışmaları nedeniyle  perde ile ayrılmış ve sahil bir inşaat alanı halinde. Görüntü Mudanya ya hiç yakışmadığı gibi ziyaretçilerin ve esnafın keyfini de kaçırmakta. Esnaf Büyükşehir Belediyesi tarafından sürekli firma değiştirildiğinden restorasyonun bir türlü bitirilemediğini söylüyor.Yine de keyfimizi bozmadan yürümeye devam ediyoruz. Bu karmaşa Mütareke Parkına kadar devam ediyor neredeyse.

DSC_0052

Giritli Rum Mahallesi

DSC_0046

Giritli Rum Mahallesi

Mütareke parkı hemen “Giritli Mahallesi” girişinde yer alıyor. Deniz kıyısında Mütareke Evi bulunuyor. Bu yalı 19.yy sonlarına doğru bir rus tarafından taş temeller üzerine yarı bodrum şeklinde, iki katlı ahşap bir yapı olarak inşa edildiği söyleniyor. Daha sonra Mudanyalı iş adamı Hayri İpar tarafından alınarak müze olmak üzere bağışlanıyor ve 1937 yılında müze olarak açılıyor.  3-11 Ekim 1922 tarihlerinde, Kurtuluş Savaşını zaferle bitiren tarihi antlaşmanın imzalandığı bu tarihi yalı yaklaşık 400 metre kare büyüklüğünde 2 salon ve 13 odadan oluşuyor. Binada, görüşmeler sırasında kullanılan kalem, kâğıt, daktilo, masa, sehpa, koltuk, karyola, ayna, sandalye, üniformalar, halı, fincan, dolap, komodin gibi eşyalar yanında o sıralarda çekilmiş fotoğraflar yer almakta. Bu eşyalar arasın da; İnönü’nün görüşmeler sırasında sinirlenerek yumruğu ile vurup kırdığı söylenen mermer masa da sergilenmektedir.

DSC_0007

Giritli Rum Mahallesi

DSC_0010

Giritli Rum Mahallesi

Başınız sol tarafa doğru çevirdiğinizde karşınıza ahşap iki ya da üç katlı evlerden oluşmuş Giritli Rum ya da Halit Paşa mahallesini görüyorsunuz. Mahalle küçük dar sokakların kestiği birbirine  ve denize paralel üç caddeden oluşmakta. Çoğunluğu orijinal halini korumakla birlikte bazılarında yapılmış olan tadilatlar ve eklentiler hemen göze çarpmakta..Sokağa girdiğinizde farklı bir boyuttaymış gibi bir his uyanıyor. Sanki bir film platosu. Gerçekten de orada bulunduğumuz süre içerisinde en az 3 tane gelin ve damadın bu doğal dekorlar önünde fotoğraf çektirdiklerine tanık olduk. Tabi onları rahatsız etmeden bizde bir kaç poz yakalamaya çalıştık.Mahalle sakinleri sanki bu doğal film sahnesinin doğal figüranları gibi. Kadınlar ya kapılarının önüne oturmuş çay içip sohbet ediyorlar ya da kendi hallerinde işlerini yapıyorlar. Çiftlerin gelip orada fotoğraf çektirmesi ya da bizim gibi fotoğraf çeken birilerinin ortalıkta dolaşması umurlarında değil. Buradaki yaşamın bir parçası olmuş bu tür durumlar. Alışılmadık şekilde sokak boyunca yerleşmiş küçük hediyelik eşya tezgahlarından kimse size zorla bir şeyler satmaya çalışmıyor. Ancak ilgilenirseniz yardımcı olmaya çalışıyorlar.

Deniz kenarındaki ilk sıra binaların bir kısmı lokanta olarak kullanılıyor. Bunlardan özellikle Kalami’den söz etmek istiyorum. Hemen denizin kıyısında tipik mavi renkli tahta sandalyeler, tahta masalar, ortama hakim olan mavinin yanında beyazında kullanılmasıyla oluşan tipik görünüm ve hafif bir tonda kulağa çalınan Yunan müziğinin dinlendirici nameleri insanın kendisini sanki adalardan birindeymiş gibi hissetmesini sağlıyor. Anlıyoruz ki gelmek zorunda kaldıkları yerlerde ki alışkanlıklarını, değerlerini ve kültürel ögelerini koruyabilmişler Akşam yemeğini nerede yiyeceğimiz belli oluyor böylece ve rezervasyon yapıyoruz.

DSC_0013

Giritli Rum Mahallesi

Bu güzelliklerden o gün görmeyi planladığımız, Tahir Paşa Konağı ve Hasan Paşa Hamamını görmek için bu güzelliklerden ayrılıyoruz. Ancak ne yazık ne kadar zaman harcadığımızın farkında olamadığımız için Konağı göremiyoruz. Hamam da tadilatta olduğundan zaten ziyarete kapalı imiş. Otelimize dönüyoruz.

DSC_0057

Tahir Paşa Konağı

Akşam Yemeğini Kalami de yiyoruz. Doğru seçim olduğuna, karar veriyoruz. Çok keyifli bir akşam. Sanki adlardan birindeyiz. Sadece hesap öderken Türkiye de olduğumuzu hatırlıyoruz. Herhangi bir yunan adasında ya da ana karasında orada böyle bir akşam  için  ödeyeceğimiz fiyat en fazla ödediğimizin yarısı olacaktı. Ama ülkemizin koşulları böyle keyif bozucu bir durum değil sadece bir karşılaştırma.

DSC_0037

Kalami

 

IMG_3594

Kumyaka Hamam

IMG_3595

Kumyaka Barınak

Oteldeki sabah kahvaltısı çok zengin di. Self servis olan kahvaltınızı isterseniz deniz kıyısında terasta da yapabiliyorsunuz. Kahvaltı sonrası Kumyaka (ya da Sigi) ve Trilye yi görmek için otelden ayrıldık. Bir gece de Trilye de kalmayı planlıyoruz.Neredeyse Mudanya daha bitmeden Kumyakaya geldiğimizi anlıyoruz. Çok küçük ve şirin bir köy. Tarihi değerler olarak çok bakımsız durumdaki Baş melekler kilisesi,eski çeşmeler,hamam ve eski Rum evleri görülebilir. Köyün hemen önüne bir balıkçı barınağı yapılmış. Bu barınak ile köy arasında da prefabrik bir lokanta, çay bahçesi ve de muhtarlık binası yerleştirilerek muhteşem bir güzellik yaratılmış. Barınağın sol tarafında küçük çakıllı bir kumsal var. Küçük bir turun arkasından Trilye ye doğru yola koyuluyoruz.

DSC_0070

Trilye

Çok gitmeden bir tepeden Trilye’nin şirin manzarası karşılıyor. Zeytine ad vermiş olan bir köy oldukça heyecan verici.

Bir zamanlar Türk ve Rumların yaşadığı tarihi değerlere sahip Trilye’ de artık

IMG_3648

Fatih Cami

 

 

IMG_3672

Trilye

IMG_3668

Trilye

IMG_3646

Trilye Hamam

Rumlar yaşamasa da  onlardan kalan evler ,kiliseler ve diğer binalar bu topraklarda yaşananların canlı bir kanıtı olarak duruyor. Önemli tarihi değerler arasında Taş Mektep, Aya Todiri kilisesi ve Avlulu Hamam sayılabilir. Oldukça hüzünlü bakımsız kendi haline bırakılmış bir görünüm mevcut. Nedendir diye düşünmeden edemiyor insan. Bazı kurum ve  konularda çok duyarlı olan toplum ve resmi kurumlar neden böyle değerlerin yok olmasını görmemezlikten geliyor anlamak mümkün değil. Acaba evrensel kültürel değerler bizim kültürümüzde çok anlam ifade etmiyor mu? Bilemedim.  Hamam onarılmış, Aya Todiri kilisesi Fatih Cami olarak kullanıldığından bakımlı ama Taş Mektep kaderine terk edilmiş ve çok geçmeden sadece fotoğraflarda görebileceğiz sanırım. Yine ayakta kalabilmiş olan birçok ev bakımsız ve kaderine terk edilmiş görünümde. IMG_3633Sonuç olarak hüzünlü bir köy. Bu hüznü daha çok yaşamaya hazır olmadığımızı düşünerek ilk ya da son baharda tekrar ziyaret etmeye karar vererek o gece orada kalmaktan vazgeçip dönmeye karar verdik

IMG_3656

Trilye

IMG_3670

Trilye

İyi tatillerIMG_3619

Bir cevap yazın